Güncel
Yalçın, 36. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası Programı’na Katıldı
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, 36. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası Açılış Programı’na katıldı.
Burada konuşan Yalçın, Memur-Sen’in iş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitim verecek donanıma sahip olduğunun altını çizerek, akreditasyon konusunda sendikalara mahsus bir düzenlemenin hayata geçirilmesini beklediklerini söyledi.
ATO Congresium’da düzenlenen programa Genel Başkan Yalçın’ın yası sıra; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü Muhittin Bilge, TİSK Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol, HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan ve çok sayıda davetli katıldı.
Programda bir konuşma gerçekleştiren Ali Yalçın, tedbirsizlik, dikkatsizlik ve önlem almama gibi unsurların dünyada ve ülkemizde sürekli meydana gelen olumsuzlukların ana aktörü olduğuna dikkat çekerek, “Yaşam hakkının olmadığı yerde diğer haklardan bahsetmek mümkün değildir. Bu bakımdan, iş sağlığı ve güvenliği noktasındaki çalışmaları, çabaları, buna dair arayışları doğrudan insana ve insan hayatına dair yatırım olarak kabul ediyoruz. Kamunun, iş sağlığı ve güvenliği konusunda kamu hizmeti sunma niteliği ve özel sektöre öncülük yapma misyonu olmasına karşın kamu kurumları ile 50’den az çalışanı olan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyerleri için ‘iş güvenliği uzmanı’ ve ‘işyeri hekimi’ görevlendirilmesi yükümlülüğünün 2024 yılı başına kadar ertelenmiş olmasının önce insan tavrımıza uygun olmadığını ifade etmek istiyor, daha fazla erteleme yapılmasın diyoruz” ifadelerini kullandı.
Kamu görevlileri bağlamında meslek hastalığı kodeksinin bulunmamasının, hangi hastalıkların meslek hastalığı olarak değerlendirilip bildirileceği ve nasıl belirleneceğine ilişkin tereddütler oluşturduğuna dikkat çeken Yalçın, “Kamu görevlileri içinde meslek hastalıkları listesi, derece ve kodlamaları yapılmalı, iş güvenliği ve iş sağlığı açısından riskli meslekler ivedilikle belirlenmelidir. Kamuda iş güvenliği uzmanı belgesine sahip teknik personelin kamu dışında özel sektörde hizmet sunamaması hem mali haklar yönüyle büyük bir motivasyon kaybına hem de iş sağlığı ve güvenliği kültürünün yerleşmemesine neden olmaktadır. Ayrıca kamuda riskli çalışma alanlarının tespit edilmemiş olması, bu alanda görev yapan kamu görevlilerinin yıpranma tazminatı konusundaki beklentilerinin karşılanmamış olması da motivasyon düşürücü bir husustur” dedi.
Sendikaların görüşleri alınmalı
Meslek hastalıkları ve iş kazalarının önlenerek kamu görevlilerinin ve işçilerin güvenli ortamlarda çalışması için ülkemizdeki çalışmaları yakından takip ettiklerini belirten Genel Başkan Yalçın, “Memur-Sen, İş sağlığı ve Güvenliği kültürünün oluşmasına sürekli katkı sunmuş sunmaya da devam etmektedir. Konfederasyonumuza bağlı Sendikalarımız iş sağlığı ve güvenliği konusunda eğitim verecek düzeydedir. Bu çerçevede akreditasyon konusunda sendikalara mahsus bir düzenlemenin de hayata geçirilmesini beklediğimizi ifade etmek istiyorum. Ülkemiz tarafından da onaylanan ILO’nun 155 sayılı ‘İş Sağlığı ve Güvenliği ve Çalışma Ortamına İlişkin Sözleşme’de; devletlerin mümkün olan en erken safhada sendikalarla yakın etkileşim içeresinde olmaları gerektiği, kamusal ve sendikal özveriyle kamuda mesleki sorunlar ve riski artıran nedenler ortaya konularak bunları ortadan kaldırmaya yönelik çalışmaların, konunun tüm taraflarıyla ortak ele alınması gerektiğini vurgulamaktadır” şeklinde konuştu.
Yalçın, son olarak kamunun iş sağlığı ve güvenliği anlamında kamu görevlilerinin sıfır riskle görevlerini yerine getirmelerinin sağlanması adına insan onurunu ve saygın iş düsturunu merkeze alan mesleki yeterliliği artırıcı düzenleme ve faaliyetlerini yerine getirmesi ve bu bağlamda ‘etkin İşbirliği’ gereğince denetleyici pozisyonunda olan sendikaların görüş ve önerilerini dikkate alması gerektiğini söyleyerek sözlerini tamamladı.
Bilgin: Emeği korumak bizim birinci görevimiz
Programda konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ise, iş sağlığı, iş güvenliğinin insani bir mesele olmasının önemine vurgu yaparak, “Biz işçi sağlığı, iş yeri güvenliği, işçinin güvenliği bu konularını çok önemsiyoruz. Her şeyden önce işçinin sağlığının devam etmesi için iş yerinin şartlarının da sağlıklı olması lazım. Dolayısıyla iş yerine ve iş yerinin sahiplerine büyük yük düşmektedir. Bu sorumluluğu kamu elbette düzenlediği yasal çerçevelerle, kanunla koruyor ancak bu mesele mevzuatla çözülen bir mesele değil, mevzuat çok önemli ama yeterli değil. Mevzuatın uygulamaya dönük sorumlularının yani iş yeri sahibinin, yöneticilerinin bu sorumlulukları yerine getirmesi lazım. Kamunun da bu sorumlulukları yerine getirip getirmeme konusunda denetiminin her aşamada olması lazım. Biz Çalışma Bakanlığıyız, emeği korumak bizim birinci görevimiz. Dolayısıyla hedefimiz; iş yerinin ihmalleri konusunda sıfır tolerans ve sıfır can kaybıdır. Emeği, çalışanları koruyacak bütün tedbirleri almak, uygulatmak ve denetimi bizim sorumluluğumuzdadır. Bu konuda pandemi döneminde denetimler her konuda olduğu gibi askıya alınmıştı, bunu sıkılaştırdık ve ihmale sıfır tolerans tanıyarak can kaybına imkân aralayacak hiçbir kapı bırakmayacağız. Bu konuda tavrımız kesin, denetimleri de kanunun her aşamasını da uygulamanın sorumluluğunu üstleneceğiz ve genel müdürlüğümüz bu konuda bütün imkânlarını seferber edecek. Hiçbir can kaybına asla göz yummayacağız, sorumlularının da hesabını adalet önünde vermesi için tüm imkânlarımızla takipçisi olacağız” ifadelerini kullandı.