Güncel
Krizin Gölgesinde Sendikacılığın Geleceği Çalıştayı Tamamlandı
Memur-Sen’in ev sahipliğinde “Krizin Gölgesinde Sendikacılığın Geleceği” ana başlığıyla gerçekleştirilen Balkan Zirvesi; “Ekonomik, Siyasi Krizler ve Sendikaların Geleceği” , “Demografik Hareketler ve Emek Dünyası”, “Uluslararası Kurumlar Krizlere Karşı Çözüm Önerileri” temaları kapsamında düzenlenen oturumlarla tamamlandı.
Balkan coğrafyasından çok sayıda emek örgütünün üst düzey temsilcisinin katıldığı Balkan Zirvesi’nde; sendikal alanı hem ulusal hem de uluslararası anlamda ilgilendiren pek çok konu görüşülerek çözüm önerileri sunuldu. Çalıştayın “Ekonomik ve Siyasi Krizler ve Sendikaların Geleceği” temasıyla gerçekleştirilen ilk oturumuna Arnavutluk BSPSH Başkanı Gezim Kalaja, Bosna Hersek SSSBİH Başkanı Selvedin Satorovic, AHBV Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdinç Yazıcı, Memur-Sen Özel Kalem Müdürü Ramazan Işık katıldı. Gerçekleştirilen oturum kapsamında ekonominin sendikal faaliyetler üzerinde etkisi ve sonuçları üzerine sunumlar ve konuşmalar gerçekleştirildi.
“Sendikacılığın ortak bir dili vardır”
Arnavutluk BSPSH Başkanı Gezim Kalaja konuşmasında; pandemi ve savaş nedeniyle ortaya çıkan ekonomik kriz ile birlikte ülkelerinin de ciddi anlamda etkilendiğini ancak her şeye rağmen sendikal faaliyetleri sürdürmekte olduklarını belirterek, “İhtiyaç halinde böyle bir toplantı yaptığı için Memur-Sen’e teşekkür ederiz. Balkan ülkeleri olarak sürekli dayanışma halinde olmalıyız. Birbirimize sahip çıkmalıyız. Dünyanın neresinde olursa tüm sendikacıların ortak bir dili vardır” dedi.
Satorovic: Kriz tüm dünyayı etkiledi
Konuşmasında tüm dünyanın olduğu gibi Bosna Hersek’in de ekonomik krizlerle boğuştuğunu ifade eden Bosna Hersek SSSBİH Başkanı Selvedin Satorovic, ülkelerinde 14 ayrı hükümetin bulunmasının her şeyi etkilediği gibi sendikal faaliyetleri de büyük ölçüde etkilediğini vurgulayarak, “Dünyada Bosna gibi ülke çok nadirdir. 150 bakanlığın olduğu bir ülkeye rastlanmamıştır. Modern sendikaları konuşuyoruz ancak işçilerin global anlamda bir sesi ve birliği yok. Maalesef sendikalar bürokratik bir biçime dönüştürülmüş ve çalışanlardan uzak olarak faaliyet gösteriyorlar. Birlik ve dayanışma adına yapılan bu çalıştay, bizler için de geleceğe ışık tutmak açısından oldukça önemli” diye konuştu.
“Küresel krize karşı emeğin cevabı gelişmeli”
Prof. Dr. Erdinç Yazıcı ise mevcut ekonomik krizin köklü ekonomileri de etkileyen adaletsizliği, açlığı ve sefaleti güçlü bir şekilde yaygınlaştıran bir kriz olduğunun altını çizerek, “Son otuz yıl; küresel kapitalizmin gelir dağılımını daha da bozduğu, ülkeler arasındaki gelir dağılımı hatta o ülkelerin içindeki gelir dağılımını bozduğu bir dönemi işaret ediyor. Bölgesel bütünleşmelerden küresel dayanışmalara doğru yeni bir dünya emek hareketi örgütlenmesine ciddi anlamda ihtiyaç var. Dünya emekçileri bu küresel krize karşı emeğin cevabını geliştirmek durumundalar” ifadelerini kullandı.
“Yeni model arayışları devam ediyor”
Çalıştayda konuşan Memur-Sen Özel Kalem Müdürü Ramazan Işık ise 1970 yılından günümüze kadar meydana gelen ekonomik krizlerin en çok emeği, emekçiyi ve sendikal kesimi etkilediğine dikkat çekerek, “Geleneksel sendikacılık anlayışıyla artık yeni model arayışları dünyada ve ülkemizde yar almakta. İş gücü piyasasının çalkantılı değişimi yeni bir sendikacılık anlayış modeli araştırmasına zemin hazırlamaktadır. Finans kapitalin küreselleştiği, sermayenin ve krizlerin tamamen dünyada etkin olduğu bir alanda ulusal sendikaların bölgesel ve küresel birlikteliklerle uluslararası bir etkinlik kurmalarının önemli olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
“Demografik Hareketler ve Emek Dünyası” temasıyla gerçekleştirilen ve emek örgütlerinin uluslararası bağlamda ortaya koyduğu faaliyetlerinin görüşüldüğü ikinci oturuma ise Romanya CGM Başkanı Dragos Vasile Frumosu, AHBV Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Kürşat Tutar, Kuzey Makedonya UNASM Başkan Yardımcısı Divna Zmejkovska ve Slovenya SGS Başkanı Nezka Bozovicar katılarak sunumlarını gerçekleştirdi.
“Demografi konusuna uzun vadeli bakılmalı”
Romanya CGM Başkanı Dragos Vasile Frumosu, dünyada Covid-19 salgınıyla başlayıp Rusya-Ukrayna savaşıyla süregelen ekonomik krizin; sosyal alan, eğitim, ekonomi, turizm ve birçok alanı derinden etkilediğini söyledi. Mevcut demografik duruma bakıldığında emek örgütlerine katılımın güçleştiğine vurgu yapan Frumosu, “Demografi konusuna uzun vadeli bir perspektiften bakılmalı ve ortak kılavuz ilkeler geliştirilmelidir. Doğum oranını, yaşam standardını yükseltmek her devletin ulusal çıkarlarına saygı göstermek, uyumlu ve güçlü eğitim ile sağlık sistemi için yeni önemlere ihtiyaç vardır. Eğitimli ve sağlıklı insanlara ancak eğitim ve sağlık sisteminin geliştirilmesiyle ulaşılabilir” diyerek emek örgütlerinin de bu doğrultuda birlik olarak çalışması gerektiğini dile getirdi.
Kürşat Tutar: En değerli unsur insandır
İnsan unsurunun geçmişten günümüze en önemli değer olduğunun altını çizen Dr. Kürşat Tutar ise yaş ayrımcılığı konusunun son zamanlarda tartışılır hale geldiğini ve emeklilerin yeniden iş hayatına girmesi, aktif yaşlanmayla birlikte yoksulluktan kurtulma hareketinin Türkiye’de de olduğunu belirterek, “Demografinin dönüşmesiyle birlikte iş gücü arzının niteliği de değişiyor. Eğer ekonomik gelişim ve altyapı uygun değilse ikincil işgücü piyasası dediğimiz piyasa büyüyor. Düşük ücret, kuralsızlık, esnek sendikasızlık bunun temel özellikleri. Dijitalleşmeyi sağlamak kamusal hizmetlerdeki dönüşüme yetmiyor, kamusal hizmetlerin dijitalleşmesi e-devlet üzerinden yüzde 90 üzerinde gerçekleşti. Tabi bununla birlikte emeğin de dönüşmesi gerekiyor” dedi.
Divna Zmejkovska: Olumsuz faktörler göçe neden oluyor
Makedonya UNASM Başkan Yardımcısı Divna Zmejkovska konuşmasında göç olgusunun ve yaşlanmanın emek kesimine etkisinden bahsederek, “Göç olguları özellikle bizim devletimiz için fazla göç verdiğimiz unsurlardan oluşuyor. Dünya Bankası raporlarına göre 400-500 bin insan göç etmektedir. Bunların yüzde 20-25’i yurt dışına gitmektedir. Çok üniversite olması nedeniyle eğitimli birçok kadro ortaya çıktı ve bunlar genellikle AB, Kanada ve ABD’ye göç ediyor” diyerek Makedonya’daki iş yerleri, işverenler, teknolojik problemler ve piyasanın olumsuz dinamikler nedeniyle belirli unsurların göç sorununu tetiklediğine dikkat çekerek çözüm yolları geliştirmeleri gerektiğinin altını çizdi.
“İş gücünün devamlılığı için gençlere ihtiyacımız var”
Çalıştay kapsamında bir sunum gerçekleştiren Slovenya SGS Başkanı Nezka Bozovicar ise Slovenya’daki işsizlik ve gençlerin iş bulması konusunda projeler geliştirmek gerektiğine dikkat çekerek, “Gençler, üniversiteye gidip ondan sonra daha yüksek eğitime devam etme isteğindeler. Bu anlamda bahsetmiş olduğum alanlarda eksiklikler çıkmaya devam ediyor. Gençler yaşlı jenerasyonla aynı koşullarda çalışmak istemiyor. İşçi kesimine bakıldığında bu açığı genelde yaşlı insanlar kapatıyor ama yaşlıların sağlıklarını koruyabilmeleri için fazla olanak sunamıyoruz. Gençlere bilgi birikimlerini aktarabilmeleri ve onlara eğitim verebilmeleri için yaşlılara iyi bakmamız gerekiyor. İş gücü piyasasının devamlılığı için bu oldukça önemli. Memur-Sen’in düzenlediği bu çalıştay ile demografik engelleri nasıl aşabileceğimiz konusunda farklı çözüm yolları geliştirmeye çalışacağız” şeklide konuştu.
Çalıştayın “Uluslararası Kurumlar Krizlere Karşı Çözüm Sunabilir mi?” başlıklı son oturumunda ise Kosova BSPK Başkanı Atdhe Hykolli, Slovenya KNSS Başkanı Evelin Vesenjak, Romanya MERIDIAN Genel Sekreteri Dumitru Fornea ve Slovenya ZRSS Başkanı Tomaz Boltin konuşmalarını gerçekleştirdi. Gerçekleştirilen oturum kapsamında emek örgütlerinin yaşadığı ortak sorunlar değerlendirilirken sorunların çözümü noktasında atılması gereken adımlar istişare edildi.
“Pandemi çalışma hayatını sekteye uğrattı”
Kosova BSPK Başkanı Atdhe Hykolli, Kosovada çalışma hayatındaki sorunlarla birlikte Uluslararası Çalışma Örgütleri’nin Kosova’da bu sorunlara ilişkin hiçbir girişimde bulunmadığına dikkat çekerek, “Uluslararası diğer yapılar da maalesef Kosova ile ilgili hiçbir destekte bulunmuyor. Özellikle pandemi döneminde Kosovada’ki çalışma hayatı neredeyse durma noktasına geldi. Birçok genç bu dönemde Avrupa’ya göç etti. Bu bağlamda böyle uluslararası bir toplantıda bu sorunları dile getirebildiğimiz için memnunuz. Buradaki işbirliği ile bağların daha da güçleneceğine inanıyoruz” dedi.
Vesenjak: Memur-Sen önemli bir rol üstleniyor
Memur-Sen’in özellikle Balkan bölgesinde önemli bir rol üstlendiğinin altını çizen Slovenya KNSS Başkanı Evelin Vesenjak Türkiye’nin de balkan bölgesine karşı tutumundan gayet memnun olduklarını dile getirerek, “İşbirliğimizin güçlenmesi, sendikal faaliyetlerimize ışık tutmak ve çalışma hayatına ilişkin geleceğe yönelik çalışmalar geliştirmek adına bu çalıştay oldukça önemli. Slovenya’da ve uluslararası anlamda çalışma sisteminin güçlenmesi tüm emek örgütleri adına avantaj oluşturacak bir durumdur” ifadelerine yer verdi.
“Bu çalıştay ile geleceğe ışık tutuyoruz”
Romanya MERIDIAN Genel Sekreteri Dumitru Fornea ise “Memur-Sen bugün sendikal alan içerisinde hem Balkan hem Avrasya hem de dünyada Uluslararası Çalışma Örgütü gibi liderlik yapmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti’nin doğu ile batı arasında kurduğu insani köprünün sendikal alandaki benzerini Memur-Sen kurmuştur. Gerçekleştirilen bu çalıştay da bunun önemli bir göstergesidir. Romanya’daki çalışanların temsili ve çalışma şartlarının gelişmesi adına bu program bizlere önemli bir kaynak oluyor” şeklide görüş bildirdi.
Boltin: Yeni programlar geliştireceğiz
Slovenya’daki gençlerin çalışma hayatına daha fazla katkı vermesi adına planlamalar yapılması gerektiğini söyleyen ZRSS Başkanı Tomaz Boltin, “Yaşlı nüfusun birikiminin gençlere aktarılması ve gençlerin iş hayatına daha fazla dahil edilmesi gerekiyor. Nüfus olarak Avrupa’nın gerisinde olmamız genç nüfusu ülke içerisinde tutmamız adına önemli bir neden olarak görülebilir. Burada yapılan fikir alışverişleri ile yeni projeler geliştirerek çalışma hayatındaki sorunların düzeltilmesi adına farklı planlar ortaya koyacağız” diyerek konuşmasını tamamladı.
Oturumların ardından bir konuşma gerçekleştiren Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın, Balkan Zirvesi’nin sendikaların birbirinin birikimlerinden daha fazla istifade etmek, daha güçlü bir örgütlü iklim tesis etmek ve yeni bakış açıları kazandırmak amacıyla gerçekleştirildiğini belirterek, “Emek örgütleri olarak birbirimize olan desteğimizi daha da artırmalı, mutfak çalışmalarımızı geliştirmeli ve daha çok istişare halinde olmamız gerektiğini düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz
Kriz dönemlerinde Memur-Sen olarak ekonomiye katkı sunmaya çalıştıklarını ve ihtiyaç duyulması halinde bu bağlamda çalışmalar yapmaya hazır olduklarının altını çizen Yalçın, “Pandemi döneminde de özellikle sağlık alanında önemli yardımlar yapıldı. Biz bu çalışmaları takdir ediyoruz ve elimizden gelen desteği vermeye çalışıyoruz. Pandeminin küresel anlamdaki etkisiyle birlikte Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş ve Suriye’de devam eden insani kriz tüm dünyada olduğu gibi ülkemize de ekonomik olarak olumsuz yansımalar gösterdi. Emtia fiyatları, akaryakıt ve diğer kaynaklardaki artış halkı ve emekçiyi zorlamaya başladı. Bizler de emek örgütleri olarak bunu dile getiriyoruz. Örgütlü gücümüzle gelir adaletinin sağlanması, ekonomide istikrar zeminin sağlanması adına üzerimize düşeni yapmaya çalışıyoruz” dedi.
Ali Yalçın, salgının ekonomik etkileri görülmeden önce toplu sözleşme ile her alana dokunabilecek çok ciddi kazanımlar elde ettiklerini hatırlatarak, “ Maalesef sonraki dönemde ortaya çıkan ekonomik dalgalanma elde ettiğimiz kazanımları gölgeler hale geldi. Buna istinaden ek protokol tartışmasını gündeme getirdik ve burada bir miktar başarı da sağladık. Ancak kriz devam ediyor ve bu durum bizleri zorluyor. Bu bağlamda konuyu sürekli gündemde tutmaya çalışarak alım gücü düşüklüğünün önüne geçmeye çalışıyoruz. Ancak kurdaki hareketlilik ülkemizi de bizleri de ekonomik anlamda yoruyor. Aslına bakılacak olursa sabit gelirliler için en büyük avantaj düşük enflasyon ve piyasa istikrarıdır. Enflasyonist ortamda ne kadar zam alırsak alalım sabit gelirlinin alım gücü sürekli düşüyor. Bu sebeple biz her alanda enflasyonun düşürülmesi adına çağrılar yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Sorunlardan kaçmak yerine onlarla yüzleşmeliyiz”
Mevcut ekonomik tablonun emek örgütleri üzerindeki yansıması adına bir tespit yapan Genel Başkan Yalçın, “Biz toplu sözleşmede 6 milyon insan için masaya oturuyoruz. Dört kişilik bir aile üzerinden düşünüldüğünde bu sayı 20-25 milyona denk geliyor. Bu nedenle Memur-Sen’in temsil ettiği alan oldukça kıymetli. Biz 5. Dönem Toplu Sözleşme’de mutabakat sağlayamadık. Ardından pandemi süreci geldi ve bu durum bizim örgütlenme sürecimize yansıdı. Önceki yıllarda 1 milyon 20 bin sayısına ulaşmıştık. Bu süreçlerin ardından 15 bin kişilik bir geri çekilme yaşandı. Ancak şuan tekrar 1 milyon 20 bin bandının üzerine çıkmış durumdayız. Yani örgütlenmedeki büyüme trendimiz devam ediyor. Türkiye’de sendikal alanda işçi memur ayrımı var. Bu anlamda işçilerde de örgütlenme oranı gittikçe artıyor. Kısaca Türkiye’de örgütlü çalışan sayısı gittikçe artıyor. İşler iyi gitse de kötü gitse de örgütlülüğümüzü artırmaya devam etmeliyiz. Ekonomik krizler en fazla emek örgütlerini sorumlu kılıyor ve ilk tepki emek örgütlerine yapılıyor. Ancak biz sorunlardan kaçmak yerine daha fazla sahaya inmeli ve sorunlarla daha fazla yüzleşmeliyiz” diyerek sözlerini tamamladı.