Güncel
Zalime Karşı Mazlumun Gür Sesiyiz
İnsan hakları, doğuştan var olduğu kabul edilen haklardır. İnsan haklarının başında güvenlik, barınma, eğitim ve inanç gibi temel haklar bulunmaktadır.
İnsanın can güvenliği yoksa diğer hakların bir anlamı yoktur. Barınamıyorsa eğitimin bir anlamı olmayacaktır. Dünyanın mevcut tablosu, birçok coğrafyada insanların can güvenliğinden, barınmadan ve eğitim gibi temel haklardan yoksun olduğunu ortaya koymaktadır. İnsanlığın insan hakları karnesi oldukça kötü. Hak, hukuk, adalet ayaklar altında. Ancak bundan daha kötü olansa insan hakları söyleminin bir işgal silahına dönüşmesidir. İnsan hakları söylemi, ülkeleri köşeye sıkıştırma hedefiyle kullanışlı bir silah olarak kullanılmaktadır.
Dünyada insan haklarını en çok ihlal eden ülkelerin başında gelen ABD yer almaktadır. Her yıl yayınlanan insan hakları ihlallerine dair raporlar, bu gerçekliği teyit eder niteliktedir. Ayrıca insan hakları söylemi, silah olarak kullanılamayacağı gibi uluslararası ilişkilerin çıkar temalı kirli çarklarının insafına da terk edilemez. Bu nedenle insan haklarını evvela onu suiistimal eden küresel istismarcılardan korumak gerekmektedir.
Maalesef günümüzde Batı dışı toplumların çoğunda güvenlik başta olmak üzere insanlar temel hakların birçoğundan mahrumdur. Hak yoksunluğunun temel nedeni ise, Batının gizli açık sömürü ve işgal düzenidir. Son 20 yılda Afganistan ve Irak işgal edildi. On binlerce Afganlı 20 yıllık işgal sürecinde katledildi. Irak’ta işgalin sonuçları daha dehşet verici oldu. Yaklaşık 1,5 milyon insan can verdi. Milyonlarca insan yer değiştirmek zorunda kaldı. Benzer bir durum Suriye’de de yaşandı. 2011 yılında başlayan iç çatışmaların ülke geneline yayılması sonucu en az 500 bin insan öldü. Milyonlarca insan mülteci durumuna düştü; yerinden yurdundan ayrılmak zorunda kaldı. Suriye hala emperyalist ülkelerin at koşturduğu bir alan olmayı sürdürüyor. Filistin, Batı destekli İsrail’in işgali altında. İsrail, hak hukuk tanımadan insanları keyfi gerekçelerle katlediyor. Batı emperyalizminin kan gölüne çevirdiği bir diğer ülke de Libya’dır. Türkiye’nin desteğiyle Libya’da taşlar yavaş yavaş yerine oturmaya başladı. Doğu Türkistan ise Asya’nın emperyalist gücü Çin tarafından insanın nutkunu tutan zulümlere maruz kalıyor.
Günümüzde yaklaşık 70 ülkede savaş ve iç çatışma var. Savaşlarda ölen her 4 kişiden 3’ünü siviller oluşturuyor. Savaşta kadınlar, çocuklar ölmeye devam ediyor. Emperyalist ülkeler tarafından silahlandırılan terör örgütlerinin saldırıları sonucu sivil can kayıpları giderek artıyor. Savaş, çatışma ve terör saldırıları, açlık ve yoksulluğa da yol açıyor. Dünya üzerinde 70 milyondan fazla insan bugün mülteci durumundadır. Bir taraftan mülteci sayısı artarken diğer tarafta insanları yerinden yurdundan eden emperyal ülkeler ırkçılığı yükselterek, islamofobiyi azdırarak yabancı düşmanlığını sistematik hale getirmektedir. Batı emperyalist düzeni bir taraftan temel insan hakları ihlallerini sürdürürken diğer taraftan da başka ülkeleri insan hakları ihlalleri ile baskı altına almaktadır. Batı, insan hakları söylemini tıpkı Demokles’in kılıcı gibi kullanmaktan bir an olsun geri durmamaktadır.
Büyük Memur-Sen ailesi olarak insan hakları konusundaki tavrımız nettir: Dünyanın neresinde zulüm varsa o zulmün karşısında biz duracağız. Zulme maruz kalan kim olursa olsun onların yanında, onlarla omuz omuza ve dayanışma halinde olacağız. İnancımızın, medeniyetimizin ve tarihimizin bize yüklediği sorumlulukla Doğu Türkistan’da Çin’e, Suriye’de BAAS rejimine, Filistin’de Siyonizm’e, Afrika’da sömürü düzenine ve dünyanın dört bir yanında Batı emperyalizmine karşı insanlıktan yana vicdanın sesi olacak ve direniş ruhunu ayakta tutacağız. İnsan hakları söyleminin emperyalistler tarafından silah olarak kullanılmasına razı olmayacağız. İnsanın gerçek anlamda can ve mal güvenliğini, inanç ve inandığı gibi yaşama, ifade özgürlüğü, barınma ve emek gibi temel haklarının mücadelesini vermeyi sürdüreceğiz. Daha adil bir dünya ve insanca yaşam umudu için zalime karşı mazlumun gür sesi olmaya devam edeceğiz.