Güncel
Türkiyemizin Ciğerleri Yanıyor, Yüreği Kanıyor
İlk önce ormanlarımızda yangınlar yükseldi, yüreğimiz tutuştu; Manavgat ve Antalya başta olmak üzere ülkemizin değişik bölgelerinde art arda çıkan yangınların tesadüfü aşan ve hatta sistematik kundaklama şüphesi de yüreğimizdeki yangını büyütmektedir.
Sonra yedi canımızı katlettiler; yüreğimizin yedi yerinden kanlar sızdı. Kimileri daha ne oldu demeden, bu cinayetlerden kirli ve kanlı ideolojileri doğrultusunda geliştirdikleri stratejilerine pay çıkarmaya çalışıyorlar ve yüreğimizdeki yarayı daha çok kanatarak toplumsal yarılma oluşturmak için söylem üzerine söylem üretiyorlar.
Yükümüz ağır, sorumluluğumuz büyük; küçük çıkarlar için üretilen büyük söylemlerin ötesinde vicdanın oluşturduğu sahicilikle acımızı ve yürek sızımızı birlikte yaşarken, “bu ülke” üzerinde oluşturulan kirli oyunu görüp, bu stratejilerin taktik aparatlarının oluşturduğu kanlı anaforu hep birlikte dağıtmak zorundayız.
Yanan sadece orman değildir; yanan ülkedir, yanan Allah tarafından insana emanet edilen canlılardır, cümle varlıktır.
Meram’da gözü dönmüşlerin, insanlıktan çıkmışların gerçekleştirdikleri katliamdan yola çıkıp hesap yapanlara inat diyoruz ki; katledilen eşrefi mahlûkat insandır, yok edilen insanlıktır.
Biliyoruz sözler aşınıyor, fikirler küçük hesaplarca boğuluyor, insanlık muhterisler tarafından kanlı stratejilerin aparatına dönüştürülüyor.
Dünyanın dört bir yanına ateşe veren muhteris stratejinin ülkemizdeki aparatları, terör örgütleri ve müptezelleri olayın ilkinde itiraflar ortada olmasına rağmen başka fail arıyorlar, ikincisinde ise olay olur olmaz birincisinin rövanşı, stratejinin devamı için aparata dönüştürüyorlar.
Tekrar ediyoruz, ciğerlerimiz yanıyor yüreğimiz kanıyor. Biz biliyoruz ki, her bir haneden her bir yüreğin sızısı uzun süre dinmeyecek.
Çünkü. biz merhameti bilen, iyilik üreten insanların çoğunluğu teşkil ettiği bir toplumun üyesiyiz. Bizler, işlerimizi iyilikle yapmaya çalışır, kötülüğün misalde dahi yeri olmaması gerektiğine inanırız.
Bu ülkenin, bırakın insanı taşın toprağın dahi emanet olduğunu bilen işinde gücünde hayatını sürdüren işte bu çoğunluk tarafından ayakta tutulduğunu, geleceğe taşındığını biliyoruz.
Bu ülke ki, birlik mayasıyla yoğrulmuştur, beraberlik harcıyla karılmıştır. Tarih boyunca biz bize emanetiz dedik, düşmanının dahi eman dilediğinde emin olduğu topraklardır bu topraklar.
İnancımız tam, kültürümüz derin; nice kirli stratejileri teryüz edildiği, kirli çarkların nasıl kırıldığını bu topraklar çok şahitlik etmiştir.
Buradan hareketle, MEMUR-SEN ailesi olarak diyoruz ki;
Bu memleket bizim…
Bu içindeki canlılarıyla birlikte yanan ormanlar bizimdir.
Biz ki, doğuya, batıya, kuzeye ve güneye bakmadan birbirimize eman verdik, Meram’daki 7 cenaze hepimizin cenazesi.
Hesabı da, adaleti de bizim emanımızda.
Yanan orman bizim, ağıt yakan yürek biziz.
Canlarımızı geri getiremeyiz ama yakılan ormanları geri getireceğiz.
Üstelik de birliğimizle, kardeşliğimizle ve kadim medeniyetimizle.
Ormanların ağaçları yukarı yükselirken birliğin ve kardeşliğin haykırışları arşa yükselecek. Korktukları ve sonlarını hazırlayacak olan kadim duruş bu.
Dolayısıyla; devlet ve millet bütün imkanlarıyla nasıl ki yangını söndürmek için mücadele ediyor, ateşin yok ettiği bağın, bahçenin, evin ve geçimin ürettiği mağduriyetleri bitirmek için bütün imkanlarını sahaya sürmeli, Anadolu’nun dayanışma gücünü de bu şekilde göstermeli.
Ve ekliyoruz;
Bu ülkenin insanlığı, vicdanlı tavrı hiç bitmeyecek ve bu ülke birlik türküsünü söylemeye devam edecek bütün kötülüklere rağmen.